26 Şubat 2011 Cumartesi

Qijika Reş Dergisinin 3.Sayısı Çıktı

İ Ç İ N D E K İ L E R / NAV E RO K


  • Komünalist Proje – Murray Bookchin
  • Kürdistan’da Radikal Bir Politikanın İmkânları Üzerine – Ramazan Kaya
  • Devrim - Felix Guattari
  • ‘Öcalan Anarşizmi’ne Anarşik Bir İtiraz– Sami Görendağ
  • Demokratik Özerklik ya da Bardağın Dolu Tarafı – Gazi Bertal
  • Gustav Landuer’in Komüniter Anarşizmi – Larry Gambone
  • Politikayı Yeniden Tanımlarken – Işık Ergüden
  • Anarşizm ve Kimlik Politikaları – Alişan Şahin
  • Wêjeya Honaka Zanistî û Ûtopyaya Kurdî - Mîran Janbar
  • Tohum ve Mermi – Atalay Göçer
  • Sessizleştirilmiş “İsyan-ı Nisvan” – Zozan Özgökçe
  • Dilin Siyaseti – Cengiz Apaydın
  • Dil, Sözcük ve Eylemler – Batur Özdinç
  • Düşünülmeyeni Düşünmek Üzerine Düşünmek – Eren Barış
  • Bir Devletsizlik Örneği: Alevilik ve Dersim38 – Ferhat Berkpınar
  • Özgürlüğün Pedagojisini Yaratmak - Zînê Damasco
  • Çıplak Hayatın Sınır İhlali: Bedenin Tarihi – Sami Görendağ & Hüseyin Kaytan
  • Her Amerikan Filminde Bulunan Metal Okul Dolapları - Leyla Saral & Kawa Nemir
  • Gönüllü Kulluk ve “Belki”ler – Ufuk Ahıska
  • Bir Vicdani Red Örneği: Molokanlar – Sidar Yumlu
  • Li Ser Berzika Destavêjekî! - İsmail Yıldız
  • Bir Stran Bir Ömür - F. Tekin Düz
  • Requiemek Ji Bo Azad Ronakbar – Kawa Nemir
  • Kahramanın Karşı Konulmaz Çekiciliği ya da İnsansız Sinema – Mehmet Şarman
  • Ayrı Diller Ortak Acılar – K. Murat Güney
  • Çalışmamanın Erdemi Üzerine – Birahîmê Qijik
  • Güçsüz Devlet Adamları, Daha Güçsüz İnsanlar! – Gustav Landauer
  • Ji Dengbêjiyê Heta Nivîskerriyê – Birahîmê Qijik
  • Devrimci Paradigmada Geçiş Dönemi: Özgürleşme Olarak Siyaset – Kürşad Kızıltuğ
  • Bi Epîloga Hesenê Metê Re Dîyalogek – Ömer Faruk Baran
  • Pirtûkxane /Kütüphane - Qijika Reş


İsyan ve yaşam arzusuyla yüklü tüm topraklara ve tüm direniş öznelerine merhaba…

Dünyanın farklı topraklarında iktidara, kapitalizme, savaşa, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe karşı süren direniş dalgalarının soğuk kış mevsimini ısıttığı, geleceğe yeni umut kapıları açtığı bir zamandan geçiyoruz. İngiltere’de öğrencilerin başlattığı isyan, Tunus’ta bir halk devriminin ayak seslerine dönüşen başkaldırı, Ankara Üniversitesi SBF’deki yumurtalı eylem, Kürt hareketinin ‘demokratik özerklik’ projesiyle Kürdistan’da otonomunu yaratma hamleleri, İmparatorluk’un pürüzsüz iktidarına, sürtünmesiz kapitalizme meydan okuyan hareketlerin gün geçtikçe artacağının coşkulu müjdesidir. Qijika Reş Dergisinin, ‘örgütlü kötülük dünyası’na karşı radikal bir isyan çağrısıyla başlattığı özgürlük yürüyüşü üçüncü yokuşu da geride bırakarak devam etmektedir. Qijika Reş Dergisinin ilk iki sayısıyla neleri politik ifade alanının kıyısına ittiğini, vaat ettiklerinin ne kadarını başarabildiğini kuşkusuz ilerleyen sayılarda daha iyi göreceğiz. Her politik söylemin kendi özerk taleplerini dayattığı bir çizgide olmak yerine, farklı radikal söylem alanları arasında bir tartışma platformu olma konumumuzu ısrarla sürdürmeye devam edeceğiz. Yani Qijika Reş Dergisi, kanatlarını önyargısız dünyalar üzerinde açmaya ve her isyan mekânına uğramaya devam edecektir. Soluğumuzu güçlendiren itki, Qijikin ehlileşmeye uygun olmayan doğasından gelmektedir. Derginin siyasal tezahürlerinin yarattığı beklentiler daha nitelikli, daha ufuk açıcı bir içerikte olmasını sağlama çabamızı da kuşkusuz yoğunlaştırmaktadır. Derginin mutfağında doğrudan yer almayan, uzak kentlerde yaşayan özel dostların görünmez emekleri, derginin varoluşunda, dağıtımında, derginin sesinin ses bulmasında belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu özel yoldaşlara yoğun emeklerinden ötürü müteşekkiriz.

Qijika Reş Dergisinin bu kapsamlı sayısında, devrim denilen çağlayana farklı toprakları dolanarak dökülen karşı-söylemleri duyulur kılmaya ve anarşist-radikal bir politikanın bu topraklardaki potansiyeli, sınırları üzerinden sözü eğip bükmeden konuşmaya, tartışmaya çalıştık. Radikal bir özgürlük politikasının yaşadığımız topraklarda karşılık bulabilmesinin imkânlarını değerlendirdiğimiz bu sayıda özellikle güncel önemini koruyan özerklik konusunda eteklerimizdeki bütün taşları döktük diyebiliriz. Otonom siyasetin tarihsel deneyimleri ışığında otonomu mümkün kılan koşulların nasıl yaratılacağı ve Ulus temelli modern egemenlik projesinin araç ve yöntemleriyle, devletsiz bir otonom politika arasındaki kaçınılmaz çatışma ve çelişkilere heybemizdeki düşler, düş(ünüşler) doğrultusunda dikkat çekmeye çalıştık. Ayrıca Kürt siyasetinde son dönemde komünalist, anarşist düşünce okumalarının tekabül ettiği siyasal algının eleştirel bir analizini yaparak bu konuda olmasını umduğumuz verimli bir tartışmayı kışkırtmaya çalıştık. Cumhuriyetin inşa sürecinde milliyetçi rüzgârdan nasibini alan bazı Türk kadın figürlerinin yeniden ürettikleri resmi feminist politikanın, Türk ve Müslüman olmayan kadınların emek ve örgütlenmelerini nasılda görünmez kılmaya çalıştığını, ayrımcı siyasetin feminizme sirayet eden tarihsel pratiklerin ve söylemlerin soykütüğünü çıkarmaya uğraştık. Kürt Vicdani Red hareketiyle başlayan vicdani red ve anti-militarizm bağlamında farklı bir pencereden bakarak, etkisiz klişelere dönüşen söz ekonomisinden tasarruf ettik. Yine dil ve kimlik hakları için yürütülen politikaların iktidarla olan pazarlık açmazlarına ve bu konuda alternatif yol ve yordamın ne olduğu konusundaki tartışmalara, muhalif söylemlere bu sayıda da sayfalarımızı açmaya devam ettik. Gelecek Mart sayısını feminist bir dosya olarak sadece kadın yoldaşların hazırlayacağını ve bu sayıda sözüne ve kalemine güvenen her kadının katkılarını ve bizimle dayanışmasını beklediğimizi belirtmek isteriz.

“Kürdistan’da Anarşist bir devrime olan inancımız ve özgürlük rüyamız bu topraklardaki bütün toplumsal mücadelelerin nihai yenilgisinde bile son bulmayacaktır. Herkesin eşit ve özgür olduğu bir geleceğe yönelik arzumuza, dünyanın sonundan başka hiçbir şey son veremez. Devrimin ‘gelecekteki şimdi’sini kurma mücadelemiz, iktidara talip tüm siyasi hareketlerden ve öznelerden bağımsız olarak devam edecektir. Ya özgürlüğü birlikte yaratacağız ya da toplumsal bedenden kopmuş ayrı politik organlar olarak kendi otonomumuzu inşa etme yolculuğumuzu birkaç düşperestin yalnız serüveni şeklinde de olsa sürdüreceğiz. Devrim, tarihin aşkın öznelerini beklemeden, Derrida’nın tanımıyla “tarihin olağan akışında, olanaksızı gerçekleştirme, mevcut düzeni programlanamaz olaylar temelinde sekteye uğratma amaçlı bir kesinti, radikal bir durak”tır. Belki de kaybettiğimizi sandığımız şey, hiç sahip olamadığımızı keşfettiğimiz anda saklıdır”.









1 yorum:

  1. Acaba internetten de pdf veya e-pub olarak satışa sunmanız mümkün mü? Veya İstanbul'da nerelerden bulabiliriz?

    YanıtlaSil