20 Ocak 2012 Cuma

Herstory! - Reni Parker

Qijika Reş Dergisi Sayı:4


Bu coğrafyada internetin yeni yeni yaygınlaştığı günlerde bir arama sonucunda Hypatia ile karşılaştım.

Hypatia ilk kadın matematikçi filozof ve tanrı tanımaz bir özgür ruh…

Hypatia'nın yaşam öyküsü çok etkileyici, erkek egemen yüzyıla geçiş yanı tek tanrılı dinlerin başlangıcı, tam da kadınların üzerinde tahakkümün başladığı, kadının erkeğin mülkiyetine girdiği yüzyılın başlangıcına denk gelir.

Kadınlar, insanlık tarihinin ilk dönemlerinde daha özgür birey olarak yaşadılar. Tarım, üretim, doğurganlık, sanat ve yüksel el becerileri nedeni ile 27 bin yıl kadar dünya gezegeninde birey olarak, özgürce, onore edilerek, kısaca hak ettikler gibi yaşadılar.

Ancak history' ye göre ataerkil toplum biçiminin başladığı anda yaşamın kurgusu da, bu kurguda kadına biçilen rol de değişti, değişmekle kalmadı, gelecek yüzyıllar için de rollerin korunması için tarihler yazıldı... History onun(his) tarihi, yani erkeğin tarihi… Kadının hiç tarihi olmadı...

Hypatia, Merian, Germain, Emma Goldman, Rosa Luxemburg, Virginia Woolf, Simone de Beauvoir, Lucy Parsons, Voltarine de Cleyre, Virginia Bolten ve daha pek çok kadın “History” de yer alsalar bile kendi gerçekleri ile değil, onun(he) dili ile yer aldılar.

Ataerki tek başına bir toplumsal organizasyon olmaktan öte anaerkinin varlığını yok ederek kendi iktidarını üretmiştir. Ataerkil toplum düzeninin yükselişi dinlerin doğuşu beraberinde toplumsal yaşamın (erkeğe göre) kurgusu ile başlatmıştır. Toplumsal örgütlenme modelleri tamamen ataerkinin düzenine göre yapılandırılmış, özel mülkiyet, toplumsal sınıflar ve köleliğin başlangıcı, ataerkinin yükselişi ile ortaya çıkmıştır.

Ataerkinin bir yanılsama olarak adlandırılması gerekir. Ataerki bir kendiliğinden oluş ya da kendi gerçekliği değil, tanımında fantazmagorik karakterler içeren, babasoylu, kadın çocuk ve mülkiyet bakımından üstün sayılan anlamına gelen sözcükten üretilmiştir. (Latince patria (baba) ve Yunanca achein (tahakküm) kelimelerinden)

Ataerkiye süreç olarak bakıldığında gün be gün yeniden üretilirken, onun alabildiğince sınırlarını genişleten köklerini salan bir yapı olduğunu toplumsal yaşamın her alanında görebiliriz.

Bu süreç belli bir sistem olma eğilimindedir, ancak temelde küresel bir sistem ('küreselleşme') olarak kapitalizm ve ataerki içiçedir; birbirlerinin neden ve sonuçlarını oluştururlar.  Tarihin pek çok sürecinde ataerkil sistem zirveye gelme eğilimleri göstermişse de, günümüzde en güçlendiği dönemi yaşamaktadır.

Anarşizm ve feminizm kuramları arasındaki temel benzerlik iktidar temeline dayanan toplumsal yaşam ve ekonomik eşitsizlik sorunlarıdır.

Tahakküm, cinsiyetçilik ve ayrımcılık karşıtlığı her iki kuramın da temel argümanıdır.  Anarka-feminizm de her iki kuramın kesişim kümesidir.

Anarka-feminizm, kadınların erkekler kadar bağımsız ve özgür olması gerektiğini savunur. Cinslerden birinin diğeri yanında üstün olmadığı, özel alanı da kapsamak üzere, cinslerin eşit ve uyumlu olduğu bir toplumsal örgütlenme, yani toplumsal yaşam öngörmektedir.

Anarka-feminizm toplumsal cinsiyet rollerini reddeder, çünkü o (gender) erkek egemen dünyanın sömürü argümanıdır.  Ataerki kadının bedenini, varlığını ve üretimini sömüren onu hiçleştiren erkekleri yeniden yeniden egemenleştiren erkekliğin üretildiği toplumsal bir kurgudur.

Erkeğin bilim ve teknolojideki doymak bilmez hırsı, evrenin sırlarını- gizemini öğrenmekten çok, doğa ve kadına hükmetmek amaçlı olmasından mıdır nedir kadınlar da oldum olası bilim ve teknolojiye mesafeliler. Ha başka bir okuması da olabilir, savaşların galibi ve nedeni de bilim ve teknolojideki alabildiğince sömürünün eseri değil midir? Savasın yegâne mağduru oldukları için mi bilmem, kadınlar korurlar bu mesafelerini.  Tabii ki bilim tarihinde pek çok kadın bilimcinin olduğu da göz ardı edilemez. Ancak terk edilmiş her alan erkeklere bırakılan yeni egemenlik alanıdır.

Erkeklerin iktidarlarını her an pekiştirdikleri, kendi yazdıkları bilim tarihini inceleyelim. Histroyde yer almış bilimci kadınlar neredeyse hiç yok gibidir. Ya sanat? Müzik? Edebiyat?  Yani hiç mi bir kadın bilimci, sanatçı, kuramcı, filozof, şair, yazar olmadı?

Oysa sayısız ünlü erkek  vardır Historyde …


Aslında tarihimizi yazmaya başladık bile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder